• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/izciyim_net@izciyim.net
  • https://twitter.com/izciyimnet
  • https://www.instagram.com/izciyim_net/
SAAT
TAKVİM
HAVA DURUMU
DÖVİZ BİLGİLERİ
AlışSatış
Dolar35.556635.6991
Euro37.084937.2335
ZİYARET BİLGİLERİ
Aktif Ziyaretçi18
Bugün Toplam143
Toplam Ziyaret126054

 

              İZCİYİM  NET             

HERŞEYDEN BİR HABER

         Youtube   Tumblr    Blogger     Pinterest     Linkedin  

 

sevdam yıldızlar 8.bölüm

8.BÖLÜM

ÖZET

Tuncay,  Teknoloji ve astronomi Üniversitesinde okumaktadır. Okulun  futbol turnuvasında Tuncay,  Faruk’un ayağının kırılmasına sebep olur. Faruk’u hastaneye ziyarete giderken kaza geçirir. Araştırmalar sonunda arabada kimsenin olmadığı anlaşılır ama aslında iş bildikleri gibi değildir. gelecekten iki çocuk gelerek onları 2470 yılına götürür. anlarlar ki; aslında normal hayatlarında böyle bir kaza yoktur, bu kazanın sebebi, yine gelecekten gelerek intikam almak isteyen Faruk’tur. Orada tedavileri yapılır  ve  arabanın içine geri dönerler. Bir anda yaralıların ortaya çıkması herkesi şaşırtır. Hastanede yapılan incelemeye göre,  üçünün de mükemmel operasyonlar geçirmiş olduğu anlaşılır. Selçuk’un anlattığı rüya ise Murat’ı iyice şoka sokmuştur. Tuncay ve arkadaşları okullarını en iyi derece ile bitirirler. Tuncay,  projesini anlatır. Proje, Türkiye Bilim Kurulu ve Hükümet tarafından da onaylanır. Çalışmalar hızla devam eder ve 29 ekim 2173 yılında cumhuriyetin 250. kuruluş yıldönümünde yolculuk başlar.  Bir süre sonra  umut 1 uzayda bir çekim alanının etkisine girer bu çekim alanı onları daha önceden bilinmeyen bir gezegene götürür. Orada değişik yaratıklarla karşılaşırlar. Yaratıklar onlara yardımcı olmak ister.
8.BÖLÜM
      Tuncay “Yani uzayda sizlerden başka canlılar var mı?”diye sordu. Yaratık “elbette her an her yerde karşılaşabilirsiniz, bu nedenle size yardım etmek istiyoruz. Yalnız size vereceğimiz bu teknoloji emin ellerde kullanılmalı aksi halde çok büyük tehlikelere yol açabilir “dedi. Tuncay “Haklısın dostum “diye karşılık verdi. Yaratık “Bana dostum dedin “diyerek elini uzattı. Tuncay’da O’na elini verdi. Yaratık :
__Ben sentex, v-8 gezegeni başkanıyım. Bu tirex , gezegenimizin ordu komutanı, bu da vimex, üretim işleri başkanı dedi. Tuncay:
__ Ben Tuncay, Umut 1 gemisi kaptanı, arkadaşım Murat, gemi ikinci kaptanı,  diğer arkadaş Esat, geminin elektronik mühendisi, diğer arkadaşlarda koruma görevlisi diyerek kendilerini tanıttı. Sentex:
__ Biz çok mutlu olduk dedi. Tuncay “Bizde diye karşılık verdi. Sentex:
­­__ İzin verirseniz size bahsettiğim cihazları gemiye yerleştirsinler dedi. Tuncay:
__ Elbette diye karşılık verdi. Tuncay vericiye baktı kapalıydı. Vericiyi açtı. Açar açmaz Elif’in anonsu ile karşılaştı. “Kaptan Tuncay, Kaptan Tuncay duyuyor musunuz beni bir aksilik mi var? “Tuncay “Umut 1 ben kaptan Tuncay, bir aksilik yok size misafir getiriyoruz. Sakın ters bir harekette bulunmayın “dedi. İçeride bir heyecan oluşmuştu. Yeşim “Ne misafiriymiş bu? “dedi. Çiğdem “Acaba uzaylılarla mı karşılaştılar ?“diye sordu. Elif “Bekleyip göreceğiz “dedi. Sentex:
__ Biz sizin gemide yaşayamayız maskelerimizi takmamız gerekli dedi. Tuncay:
__ Elbette takın diye karşılık verdi. Esat Tuncay’ın kulağına eğilerek “Tuncay dikkatli olmalıyız ben bunlara güvenmiyorum “dedi. Tuncay “Şişt sessiz ol duyacaklar “diyerek uyardı. Sonra Umut 1’e “Umut 1 kapıları açın ön girişteyiz “diyerek anons etti. Elif “Kapılar açıldı içeri girebilirsiniz “dedi. Onları Yeşim ve Çiğdem karşılamışlardı. Diğer güvenlik görevlileri ile birlikte neredeyse küçük dillerini yutacaklardı. Çiğdem “Bunlar uzaylı “diye mırıldandı. Yeşim “Evet “diyebildi sadece… Çiğdem Esat’a yaklaşarak “Bunlar da kim? “diye sordu. Esat Kim olacak ev sahipleri “dedi. Çiğdem şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyordu. “Bu gezegende hayat mı varmış yani, ufoluların gezegeni burası mıymış yani “ Tuncay “Çiğdem istersen sus ha “diyerek uyardı. Çiğdem “Şeyy tamam tabii sustum sustum “dedi. Tuncay “Yukarı çıkalım “dedi. Esat “Kaptan hata yapıyor olabilirsin “dedi. Tuncay “Hayır yapmıyorum 6. hissime güvenirim “diye karşılık verdi. Esat “Senin 6. hissin yanılırsa yirmibeşbin kişi canından olacak “dedi. Tuncay “Başka çaremiz var mı? Bizi buraya onlar getirdiler “diye karşılık verdi. Kapı açıldı. İçeri girdiler. Tuncay “Evet sentex dostum şu cihazları nereye yerleştirelim “diye sordu. Sentex “ Zaman aracını şuraya kuralım. Zaman makinesinin parçaları olan şu saatlerde sizin, teleskopu ise şuraya monte edelim. Radarı da şu cihaza bağlayabilirsiniz. Kalkan için size şu projeyi vereceğim kendiniz yaparsınız “dedi .Esat “ Vay be bunlar gerçekten dost “dedi. Tuncay “Ee birşey biliyoruz da söylüyoruz “diye karşılık verdi.. Sentex “Size yolculuklarınızda başarılar dilerim. Biz artık gidiyoruz “dedi. Esat “Yemeğe de kalsaydınız “dedi. Tuncay “Esat yeter artık “diyerek uyardı. Sonra “Bizimle yolculuğa ne dersiniz? “diye sordu. Sentex “Hayır olmaz ben bu gezegenin lideriyim halkımı yalnız bırakamam “dedi. Tuncay “Peki her şey için teşekkürler “dedi. Sentex:
__ Başınız sıkışırsa a8-d5/ 3000 hattından sinyal gönderin gereken yardımı yaparız dedi. Tuncay:
__ Gerçekten teşekkürler sizin bir yardıma ihtiyacınız olduğunda siz bize nasıl ulaşacaksınız? diye sordu. Sentex “Biz sizi buluruz “diye karşılık verdi. Tuncay “Dostum sana sarılmak vedalaşmak istiyorum “dedi. Sonra Sentex ile vedalaştı. Daha sonra diğerleri ile de vedalaştı. Ve birden üçü de kollarındaki saate basarak ortadan kayboldular. Çiğdem “Aa nereye gittiler “diye şaşırdı. Tuncay:
__ Arkadaşlar görüyorsunuz ki, hiç kimseyi görünüşüne göre değerlendirmemek gerekir ayrıca hiç tanımadığımız kimseler dahi en yakın dostumuz olabilir yeter ki ön görüşlü olmamız gerekli dedi. Yeşim” Evet çok haklısın kaptan” diyerek onayladı. Tuncay” Arkadaşlar kalkış için hazırlanın” diye seslendi. Personel “ Kaptan kalkışa hazırız” diye karşılık verdi. Tuncay “Ateşleme için geri sayım başlasın” diye emir verdi. Personel “ Geri sayım başladı. 9,8,7,6,5,4,3,2,1 Kaptan” diye Tuncay’ın komutunu bekledi. Tuncay “ Ateşş” diye komut verdi. Personelde “ateşş “diyerek tekrar etti. Sonra “Ateşleme tamamlandı kaptan, yaklaşık 5 dakika içinde gezegenin atmosferinden çıkacağız” dedi. Tuncay “Anlaşıldı “diye yanıt verdi. Esat” Kaptan davranışım için gerçekten üzgünüm hataydı” dedi. Tuncay”Önemli değil önemli olan hatanın anlaşılmasıdır “dedi. Personel “Kaptan, atmosferden çıktık” diye bildirdi. Tuncay “ Motorlar çalışsın tam yol ileri” diye komut verdi. Personel” Motorlar tam yol ileri” diye tekrarladı. Elif:
__ Tuncay, bu yeni cihazları ne zaman deneyelim? diye sordu. Tuncay:
__ Onları deneriz o iş kolay, sen benim soruma cevap ver önce dedi. Elif:
__ Ne sorusu diye karşılık verdi. Tuncay:
__ Benimle evlenir misin? diye sordu. Elif kızardı, bozardı. Sonra “evet “diye mırıldandı. Tuncay:
__ Pardon duyamadım dedi. Elif:
__ Eveeet diye bağırdı. Tuncay “Arkadaşlar duydunuz mu ? diye sordu. Elif “Bak vazgeçeceğim yeter “diye çıkıştı. Tuncay “E peki  o zaman hemen nikahımızı yapalım “dedi. Elif “Hemen mi? “diye sordu. Tuncay Beklediğin misafirler falan yoksa evet “dedi. Elif sustu. Tuncay “Anonsu açar mısınız “dedi. Personel “Açık kaptan “dedi. Tuncay:
__Sayın yolcular, gezegenin atmosferinden çıktık ve yeni bir yolculuğa başladık bakalım nerelere gideceğiz. Bu arada  yarım saat sonra nikahım var tüm yolculara duyurulur. Dileyen ekranlarından seyredebilir  teşekkürler diye anons etti. Selçuk:
__Biliyordum evlenecekler ve ikiz çocukları olacak diye mırıldandı. Murat onu duymuştu.”Ne diyorsun Selçuk sen yine bakayım “dedi. Selçuk “Abi ister inan, ister inanma Elif ablamın ikizleri olacak fakat Elif abla onları göremeyecek, çünkü rüyalarımın hepsi gerçekleşiyor “dedi. Murat birden donmuştu. “Yoksa bu çocuğun anlattıkları doğru mu? Doktorların şüpheleri doğru mu?” diye düşündü. Sonra Selçuk’a dönerek “ Öyle olsa bile yapacak bir şey yok olaylara müdahale yapamayız yaşayıp göreceğiz “dedi. Bu sırada  Personelden biri “Murat kaptan, nikah başlamak üzere Tuncay kaptan sizi bekliyor “diye uyardı. Murat “Tamam hemen geliyorum “diye karşılık verdi. Sonra hızla salona doğru yürüdü. Yürürken de “İnşallah bir aksilik olmaz da mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürürler “diye mırıldandı. Salona girdi bayağı bir kalabalık vardı. Tören masasına oturdu. “Affedersiniz geciktim “diyerek özür diledi. Sonra “Evet sevgili Umut 1 yolcuları, burada bulunmamızın nedeni; Kaptanımız Tuncay ve personelimiz Elif hanımın nikahını kıymak, bu güzel törene hepiniz hoş geldiniz. (salonda alkış sesleri yükseldi.) Belediyemizin, pardon gemimiz yetkililerinin bana verdiği yetkiye göre soruyorum. Siz Elif Kibar; Kaptan Tuncay Zafer’i kocanız olarak kabul ediyor  O’na hastalıkta, sağlıkta iyi ve kötü günde destek olacağınıza söz veriyor musunuz? “ Elif “evet “diye yanıt verdi. Salonda alkış sesleri yükseldi. Sonra aynı soruyu Tuncay’ a sordu. Tuncay biraz bekledi. Sonra “Efendim bilmem ki ne desem evet mi desem, hayır mı desem, yoksa hiç bir şey söylemesem de böyle beklesek mi ? Tamam tamam kızmayın canım tabi ki evet “dedi. Salonda yine alkış sesleri yükseldi. Murat, Elif’in şahidi olarak Çiğdem’e sordu. “Şahitsiniz ve onaylıyor sunuz değil mi? “ Çiğdem “Bilmem ki canım bu erkek milletine de güven olmaz ama yine de evet diyelim imzalayalım bari “diye takıldı. Murat aynı soruyu Tuncay’ın şahidi Esat’ a sordu. Esat “evet “diye yanıt verdi. Murat “Bende bana verilen yetkiye göre sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsin “dedi. Tuncay ayağa kalktı ve Elif’in alnından öptü. Salonda yine alkış sesleri yükseldi. Murat “Mutluluklar dostum “dedi. Tuncay “Sağ ol dostum “diye karşılık verdi. Çiğdem “Mutluluklar bir yastıkta yolculuk yapın “diye takıldı. Elif “Teşekkürler “diye gülümsedi. Esat “Geçmiş olsun “dedi. Tuncay “Sağ ol” diye güldü. Aslı :
__ Dayıcığım, dilerim bizi unutmazsın dedi. Tuncay “Olur mu hiç “dedi. Selçuk biraz tedirgindi. “Mutluluklar size “dedi. Elif “Sağ ol canım “dedi. Selçuk kendi kendine “dilerim ikiziniz olmaz “diye mırıldandı. Tuncay “Evet bize müsaade biz balayına gidiyoruz, dostum gemi sana emanet “dedi. Murat “Bodrum’ ma mı? Gideceksiniz “diye güldü. Sonra “Gözün arkada kalmasın “dedi. Elif ve Tuncay alkışlarla salonu terk ettiler. Selçuk “İnşallah gördüğüm rüyalar gerçek olmaz “dedi. Sonra ablasına dönerek “Abla “diye seslendi. Aşlı “evet ne var? “diye sordu. Selçuk “ Şu zaman makinesi nasıl çalışıyor biliyor musun ? “dedi. Aslı “Hayır “diye yanıt verdi. Sonra “Neden sordun ki “diye sordu. Selçuk “Hiiç “dedi .Aslı “Bana bak senin kafanda yine bir yaramazlık var “dedi. Selçuk “Yok be abla ne yaramazlığı olacak sadece 1923 yılına Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllara geri dönüp canlı olarak yaşamak istiyorum “dedi. Aslı “Ama bu tehlikeli olabilir  orada yapacağın bir hata bütün tarihi alt üst edebilir “diye uyardı. Selçuk “Yok abla ya! Sadece izleyip geri dönmek istiyorum “dedi. Aslı “Sen kafaya koymuşsun gider bir aksilik çıkartırsın her şeyi mahvedersin en iyisi beraber gidelim “dedi. Selçuk “Yaşasın “diye haykırdı. Aslı “Sen bekle ben gidip nasıl çalıştığını öğreneyim “dedi. Selçuk “Abla sen bir harikasın “diyerek sarıldı. Aslı “Bırak yağcılığı e bizde merak ediyoruz herhalde yoksa sen avucunu yalardın da “diyerek Selçuk’un yanından uzaklaştı. Yan komuta odasına geldi. “Çiğdem ablam bana yardımcı olur “diye mırıldandı. Çiğdem’in yanına sokuldu. “Çiğdem abla sana bir şey sorabilir miyim? “dedi. Çiğdem “Sor bakalım “diye karşılık verdi. Aslı “Şu zaman makinesi nasıl çalışıyor “dedi. Çiğdem “Kolay canım önce kaptan da bulunan saati takıyorsun, sonra araçta  ve saatte bulunan zaman sayacını tarih ve saat olarak  ayarlıyorsun sonra bulunduğun yerin ve gideceğin yerin koordinatlarını giriyorsun “Aslı çok iyi dinliyordu. Çiğdem’in sözünü keserek “Bütün bu değerleri hem saate hem araca mı giriyoruz? “diye sordu. Çiğdem “evet evet ikisine de giriyoruz sonra araçta bulunan kristal kolu çekiyorsun bir bakmışsın ki nerelere gitmişsin “dedi. Aslı “Ayy çok heyecanlı “dedi. Çiğdem “Bana bak sakın bir numara geçmesin aklından çok tehlikeli henüz denenmedi bile “diye uyardı. Aslı “Olur mu canım öyle şey dayım beni öldürür “dedi. Sonra “teşekkürler Çiğdem abla “diyerek yanından ayrıldı. Çiğdem “Bu bir dümen çeviriyor ama dur bakalım, keşke söylemeseydim“ diye mırıldandı. Selçuk “Abla tamam mı ? “diye sordu heyecanla… Aslı “Tamam tamam ama saatlere ihtiyacımız olacak “dedi. Selçuk “Kolay abla o saatler dayımın kaptan koltuğunun yanındaki çekmecede “ Aslı “Ya anahtar? “diye sordu. Selçuk “Ben de “diye güldü. Aslı “Sen de mi ?” diye sordu. Selçuk “Evet bende, dayımın çekmecede bir dosyası varmış onu istemişti  sabahleyin,şans işte dosyayı henüz götürmemiştim. Hem saati alalım hem de dosyayı götürelim “dedi. Aslı “Ufaklık bu yaptığımız çok yanlış “diye uyardı. Selçuk “Ne yanlışı ya! Tarihimizi öğreneceğiz. Türkiye’yi kuran Atatürk’ü canlı olarak göreceğiz bundan güzel bundan doğru ne olabilir ki “diye karşılık verdi. Aslı “Ne olursa olsun bu yaptığımız hırsızlık, ayrıca kimseden izin almadan bu cihazı kullanacağız bu da çok yanlış “diye ısrar etti. Selçuk “ Öff abla ya amma mızıkçısın, tamam yanlış anladık, sen geliyor musun gelmiyor musun onu söyle? “diye sordu. Aslı “Tamam hiç olmazsa senin başında olayımda başına bir iş gelmesin “dedi.  Selçuk “Ben dosyayı alıp dayıma götüreyim sen bekle “dedi. Aslı “Çabuk ol “diye uyardı.   Aslı, Selçuk’u beklerken Çiğdem göründü. “Hayırdır? “diye sordu. Aslı heyecanla “Selçuk’u bekliyorum gelsin beraber gideceğiz “dedi. Çiğdem “Selçuk nerede? “diye sordu. Aslı’nın heyecanı iyice artmıştı. Yaptığının hiç hoş olmadığının farkındaydı. “ Selçuk, Selçuk mu? ha evet dayıma bir ihtiyacın var mı diye sormaya gitti, Şimdi gelir “dedi. Çiğdem “Aslı, sen iyisin değil mi? “diye sordu. Aslı “evet, evet iyiyim, ben şöyle Selçuk gelene kadar yıldızları seyredeceğim “diyerek Çiğdem’in yanından uzaklaştı. Çiğdem “ Peki görüşürüz “diye seslendi. Sonra “Bu kız da bir gariplik var ama neyse “diye mırıldandı. Aslı derin bir nefes almıştı. “oh hele şükür gitti. Selçuk bunlar hep senin yüzünden neden uyarım ki sana “diye mırıldandı. Ön pencereden yıldızları seyrediyordu. Birden “poom “diye bir ses kulağında yankılandı. “ayy “diye bağırdı. Arkasını döndü. Selçuk’tu “Seni öldüreceğim “diye üstüne atıldı. Selçuk “Abla, abla tamam dur gıdıklanıyorum “diye haykırdı. Aslı “Geber aklımı aldın al sana işte “diyerek gıdıklamaya devam etti. Selçuk “Abla dur ne olur söz bir daha yapmayacağım “diye hem yalvarıyor hem de gülüyordu. Aslı, Selçuk’û bıraktı. “Bir daha yap ta görelim “dedi. Selçuk “Yapmam inan bana “dedi. Sonra “Hazır mısın? Gidelim mi? “diye sordu. Aslı “Ya baksana gel vazgeçelim başımıza bir iş gelecek “diye uyardı. Selçuk Sen gelme ver saati bana ben giderim “dedi. Aslı “iyi, iyi gidelim başımın belası “dedi. İkisi de koşarak dikkatlice aracın yanına geldiler. Aslı “sessiz ol kimse fark etmesin “diye uyardı. Selçuk “Tamam merak etme sen “dedi. Aslı “Acele et geç içeri “diyerek itekledi. Ortalıkta kimse yoktu. Sadece ana yandaki ana kumanda odasından sesler geliyordu. Aslı “Evet bir bakalım, zaman 29 ekim 1923, saat 14.00, tamam oldu. Şimdi dünyanın koordinatlarını girelim. Güneş sabit alırsak dünya ha tamam. Şimdi de Ankara’nın koordinatlarını girelim. Bu da tamam saatimizi de ayarladık mı bu iş tamam olur. Evet hazır mısın ?gidiyoruz “dedi. Selçuk “Çoktan “diye karşılık verdi. Aslı “İyi o zaman dilerim bir aksilik olmaz da sağ salim geri döneriz. Şimdi elimi sımsıkı tut ve sakın bırakma “dedi. Selçuk “Tamam abla “dedi. Bu esnada Çiğdem olanları gördü. “Aman Tanrım “diye bağırdı. Sonra “Aslı, Selçuk yapmayın “diye seslendi. Aslı kristal kolu çekti ve ortalık parlak bir ışıkla aydınlandı. Çiğdem kumanda odasına koştu. “Murat, Murat “diye seslendi. Murat “Evet Çiğdem bir şey mi var ? “diye sordu. Çiğdem “Daha neler olsun Aslı ve Selçuk zaman makinesini kullandılar az önce ortadan kayboldular “dedi. Murat “Nee! Zaman makinesini mi? “diye bağırdı. Çiğdem “Evet az, az önce gittiler “diye karşılık verdi. Murat “Acele Tuncay kaptana haber verin “diye seslendi. Personel “Anlaşıldı kaptan “diye karşılık verdi. Murat “Biz de zaman makinesinin yanına gidelim “dedi. Hızla zaman makinesinin yanına gittiler. Çiğdem “Dilerim bir şey olmaz “diye hayıflanıyordu. Murat “Evet, bakalım nereye, hangi yıla gitmişler “dedi. Sonra “hıı dünyanın koordinatları girilmiş, iyi hiç olmazsa yabancı bir gezegene gitmemişler. Sene kaçmış, 29 ekim 1923, ne işleri var ki bu yılda “diye kendi kendine konuşuyordu. Bu sırada Tuncay gelmişti. “Dostum, ne işleri olacak Cumhuriyeti kurmaya, Büyük Önder Atatürk’ü yakından görmeye gidiyorlar “dedi. Murat “Cumhuriyeti mi? “diye hayret etti. Tuncay “Evet cumhuriyeti aradan yüzyıllar da geçse Atanın sevgisi bitmedi bitmeyecekte “diye karşılık verdi. Çiğdem “Hep benim  yüzümden ben anlamalıydım zaman makinesi hakkında soru sormasından, hiç bir şey anlatmamalıydım “dedi. Murat “Vay demek sen anlattın neden peki bu mesele anlatılır mı? “diye kızdı. Tuncay “Uzatmayalım, olan oldu zaten Çiğdem’den öğrenmeseler dahi bir şekilde başkasından öğreneceklerdi. Ama bu makine ve diğer cihazlar için önlem almalıyız “dedi. Çiğdem “Eğer başlarına bir iş gelirse kendimi affetmem” diye ağlamaya başladı. Tuncay “Aslı akıllı kızdır bir aksilik olmaz inşallah “dedi. Çiğdem “Ya dönmezlerse “diye sordu. Murat “o zaman 1923 te yaşamaya devam ederler “dedi.  Bu esnada Aslı ve Selçuk Ankara’ya inmişlerdi. Aslı “Bu kıyafetlerle bizi deli sanırlar hemen görünmez olmalıyız  “dedi. Selçuk “Evet haklısın abla “diye karşılık verdi. Aslı “Selçuk, saatinin şu düğmesine bas “diye uyardı. Selçuk tamam abla “dedi. Sonra “Abla,ü bizi şu anda kimse göremiyor değil mi? “diye sordu. Aslı “evet “diye karşılık verdi. Selçuk “Abla harika bir şey bu ya “dedi. Aslı “evet harika iyi ki birbirimizi görebiliyoruz  ya göremeseydik “dedi. Selçuk “hakikaten ya göremeseydik “diyerek ablasına hak verdi. Aslı “şimdi nereye gideceğiz “diye sordu. Selçuk “Abla nereye gideceğiz elbette Meclise “dedi. Aslı “Şaka yaptım canım bugün cumhuriyet kuruldu “dedi. Selçuk “İyi de nasıl bulacağız meclisi? “diye sordu. Aslı “Kolay canım ben Ankara’yı az çok biliyorum şansımıza meclise yakın bir yere inmişiz bak burası Ankara kalesi “dedi. Selçuk “ Bayağı da büyük “değil mi ? “diye sordu. Aslı “Evet büyük “diye karşılık verdi. Sonra “Hadi bakalım acele edelim geç kalmış olabiliriz “dedi. Selçuk “Ne güzel en azından trafik yok “dedi. Aslı “Evet bir de trafik olsa hiç çekilmezdi “diye karşılık verdi. Selçuk “Abla uzak mı? “diye sordu. Aslı “Hayır değil biraz yürüyeceğiz “dedi. Yürürken Selçuk “Abla “diye seslendi. Aslı “Bir şey mi var ? diye sordu. Selçuk “ Atatürk askerliği çok mu seviyormuş “diye sordu. Aslı “Evet, çok seviyormuş O doğuştan asker doğmuş, askerliği çok sevmesi nedeni ile de askeri liseye gitmiş, O zamanlar yani 1912 ‘de  Balkanlarda, Trablusgarb’da savaşlar varmış, Atatürk buralarda görevler almış daha sonra da 1914-1918 yılları arasında 1. Dünya savaşı çıkmış O zaman ki Osmanlı Devleti savaşa girmek zorunda kalmış, savaş sonunda Mondros Ateşkesi imzalanmış, bu imza ile Osmanlının eli kolu bağlanmış, bu esnada Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkmış, ardında Amasya Genelgesi yayımlanmış, bu genelge ile vatanın bütünlüğünün, ulusal bağımsızlığın tehlikede olduğu ve mücadele edilmesi gerektiği vurgulanmış, hemen ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmış, bu kongrelerde manda ve himaye reddedilmiş, 12 Ocak 1920 de Osmanlı Devletinin imzaladığı son antlaşma olan Sevr antlaşması imzalanmış ancak bu antlaşma yürürlüğe girmemiştir. Daha sonra 6-10 Ocak 1921 de 1. İnönü, 31 mart- 1 Nisan da 2. İnönü ve 23 Ağustos- 13 Eylül arasında da Sakarya savaşları yaşanmış,bu savaşlarda ordumuz büyük zaferler kazanmış ve nihayet 26 Ağustos- 9 Eylül tarihlerinde Büyük Taarruz gerçekleşmiş, bu savaşlar sonunda Mudanya ve Lozan antlaşmaları imzalanmıştır. Lozan ile Türk Devletinin toprak bütünlüğü sağlanmış bağımsızlığımızı yeniden kazanmış oluyorduk. Bu savaşlarda yüz binlerce insan, genci yaşlısı ile bu vatan için hem de yokluk içinde iken canını ortaya koymuşlardır. Bu yokluk halinden, bu bağımsızlık mücadelesinden bugün uzayda yolculuk yapan, geçmişe dönerek tarihini öğrenen bir millet haline geldik. 23 Nisan 1920’ de TBMM ilan edilmiş, 29 Ekim 1923’ te de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile her şey tamamlanmış olmuyordu elbette, Her alanda inkılaplar ve yenilikler yapılmıştır. Giyim kuşamdan tut ta harf inkılabına kadar, eğitimden tut ta sanayiye kadar… ve Atatürk onca mücadelesinin ardından 10 Kasım 1938 yılında hayata gözlerini kapatmıştır. Ölmeden ise şu sözünü söylemiştir. Benim naçiz  vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama  Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.“diye uzun uzun anlattı.

8. BÖLÜMÜN SONU